Kar neden yağmıyor 2024 ?

Emre

New member
Kar Neden Yağmıyor 2024? İklim Krizi, Toplumsal Cinsiyet ve Adalet Üzerine Bir Forum Yazısı

Merhaba dostlar,

Bu başlığı yazarken penceremin dışında gri bir gökyüzü var ama kar yok. Eskiden bu mevsimde beyaz bir sessizlik olurdu, şimdi ise sessizliğin yerini belirsizlik aldı. “Kar neden yağmıyor?” sorusu, artık yalnızca meteorolojik bir merak değil; toplumsal, duygusal ve hatta adalet temelli bir sorguya dönüştü. Çünkü doğanın dengesizliği, yalnızca doğanın değil, toplumun da dengesizliğini yansıtıyor. Bu forumda birlikte düşünelim: İklim krizinin toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletle nasıl kesiştiğini konuşalım.

---

Doğa Ananın Sessiz Çığlığı ve Kadınların Empatisi

“Doğa Ana” deriz ya hep — aslında bu metafor, doğayı dişil bir figür olarak görür. Ancak ironik olan şu ki, doğayı koruma ve sürdürülebilirlik mücadelelerinde en çok sesi çıkanlar da çoğu zaman kadınlardır. Kadınlar, özellikle kırsal bölgelerde, iklim değişikliğinin sonuçlarını en önce ve en yakıcı biçimde hisseden kesimdir: kuruyan tarlalar, azalan su kaynakları, artan gıda güvencesizliği.

Karın yağmaması sadece estetik bir eksiklik değil; toprağın uykusunu alamaması, ürünlerin dengesiz büyümesi, geçim kaygısının artması demek. Ve bu durumun ağırlığını sırtlanan çoğu kadın, hem evin içindeki hem toplumdaki yükleri birlikte taşır.

Bu yüzden “kar neden yağmıyor?” sorusunun altında şu da gizli:

Adil olmayan bir yük dağılımı.

Kadınların doğayla kurduğu ilişki genellikle duygusal, sezgisel ve empati temellidir. Onlar, doğadaki dengesizlikleri kendi yaşam döngülerinde hissederler. Kadınların bu derin sezgisel farkındalığı, sadece “iklim krizine karşı duyarlılık” değil, aynı zamanda “yaşamın sürekliliğini koruma” refleksidir.

Bir düşünün: İklim politikalarını belirleyen karar masalarında kadın temsiliyeti daha güçlü olsaydı, acaba bugün bu kadar “sessiz bir kış” yaşar mıydık?

---

Erkeklerin Analitik Gücü ve Çözüm Odaklı Yaklaşımı

Toplumsal rollerin şekillendirdiği bir başka dinamik de, erkeklerin meseleleri çözüm odaklı, rasyonel bir bakışla ele alma eğilimidir. Erkekler genellikle sistemleri, verileri, teknolojiyi merkeze alarak düşünürler. Bu da, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir avantajdır. Çünkü bilimsel veriler, yenilenebilir enerji teknolojileri, şehir planlama politikaları gibi alanlarda analitik akıl gerekir.

Ancak bu yaklaşım bazen duygudan kopuk, “soğuk” bir çözümcülüğe dönüşebilir.

İşte burada dengeye ihtiyaç vardır:

Kadınların empatik sezgisiyle erkeklerin analitik aklı bir araya geldiğinde, gerçek anlamda sürdürülebilir bir dönüşüm doğar.

Yani karın yağmaması, aslında “denge”nin yitimiyle ilgilidir; sadece iklimde değil, toplumsal ilişkilerde de.

Bir forumdaşın şöyle bir sorusuna denk gelmiştim:

> “Erkekler çözüm üretirken kadınlar neden duygusallıkla suçlanıyor?”

> Belki de sorun duygusallıkta değil, duyguyu anlamada yatıyordur.

> Çünkü iklim değişikliğini sadece teknik bir problem olarak değil, insani bir kriz olarak görebilmek için duyguya da yer açmak gerekir.

---

Çeşitlilik: Kar Tanelerinin Öğrettiği Farklılık

Kar taneleri birbirine benzemez derler. İşte çeşitlilik tam da budur: Her biri farklı, ama birlikte bir bütün oluştururlar. Toplumda da böyledir; farklı kimliklerin, inançların, deneyimlerin bir arada var olması, sosyal dokunun dayanıklılığını artırır.

Ancak iklim krizi, bu çeşitliliği de tehdit ediyor.

Kırılgan gruplar — engelliler, göçmenler, yaşlılar, LGBTİ+ bireyler — afetlerde, kuraklıkta, enerji krizinde daha fazla zarar görüyor.

Yani “kar yağmıyor” derken aslında şunu da demiş oluyoruz: “Bazı hayatlar daha fazla donuyor, bazıları hiç ısınamıyor.”

Bu noktada forum topluluğuna bir çağrım var:

Biz “çeşitlilik” derken sadece renkli kimlikleri değil, farklı düşünme biçimlerini de dahil ediyor muyuz?

Karın eksikliğinde bile birbirimizin sıcaklığını hissedebiliyor muyuz?

---

Sosyal Adalet Perspektifi: Kim Isınabiliyor, Kim Donuyor?

Kar yağmadığında doğalgaz faturaları artıyor, enerji tüketimi yükseliyor. Bu, düşük gelirli haneler için daha fazla ekonomik yük anlamına geliyor. Sosyal adalet, burada da devreye giriyor:

İklim adaleti, aynı zamanda gelir adaletidir.

Sıcak evlerde oturabilenlerle, soğukta battaniyeye sarılıp uyuyanlar arasındaki fark, artık “hava durumu” değil, “sınıf farkı” meselesidir.

Peki ya bu eşitsizlikleri kim dile getiriyor?

Genellikle sivil toplum örgütleri, çevre aktivistleri, feminist oluşumlar...

Yani sistemin dışında bırakılanların sesi.

Belki de bu nedenle “kar yağmıyor” sorusu, sadece doğaya değil, sisteme de yöneltilmiş bir eleştiridir:

Doğa bize adaletin eksikliğini hatırlatıyor olabilir mi?

---

Birlikte Düşünelim: Karın Sessizliğinde Umudu Aramak

Bu forumu sadece şikayetlerin değil, düşüncelerin de aktığı bir yer yapmak isterim.

Belki de karın yağmaması bize bir mesaj veriyor:

Dur, bak, düşün.

Ne yaptık da doğa susmayı seçti?

Ve bu sessizliği nasıl birlikte bozabiliriz?

Şimdi size soruyorum, forumdaşlar:

- Sizce kadınların empatik yaklaşımları, iklim adaletine nasıl katkı sağlayabilir?

- Erkeklerin çözüm odaklı tutumu, duygusal duyarlılıkla nasıl buluşabilir?

- Çeşitliliği korumak, iklim krizine karşı bir direnç biçimi olabilir mi?

- Sosyal adalet, doğa adaletinin ön koşulu mu?

---

Sonuç Yerine: Karın Altında Yeni Bir Dünya Filizlenebilir

Belki bu kış da kar yağmayacak.

Ama biz bu forumda, yeni bir bilinç katmanı oluşturabiliriz.

Kadın ve erkek enerjisini, farklılıklarımızı, toplumsal sorumluluğumuzu harmanlayabiliriz.

Çünkü doğa biziz.

Ve karın sessizliğini anlamak, kendimizi anlamaktan geçiyor.

Kimbilir, belki de bir gün yeniden kar yağdığında, o beyaz sessizlik sadece mevsimsel değil, vicdani bir huzurun da simgesi olur.

O gün geldiğinde, biz bu konuşmayı hatırlarız:

Kar neden yağmıyor değil, kar nasıl yeniden düşebilir diye sormuştuk.
 
Üst