Eti İsrail Mali mi ?

Damla

New member
Eti İsrail Mali mi? Gıda Devi Üzerine Gerçekler, Eğilimler ve Geleceğe Dair Öngörüler

Forumlardaki en ilginç tartışmalardan biriyle karşılaştım geçenlerde: “Eti aslında İsrail sermayeliymiş.” Cümle hem merak uyandırıcı hem de tartışmalıydı. O an düşündüm, bu iddianın arkasında gerçekten ekonomik bir bağlantı mı var, yoksa sosyal medya kaynaklı bir yanlış bilgi mi? Bugün bu konuyu sadece duygusal reflekslerle değil, veriler ve gözlemlerle tartışalım.

Eti, Türkiye’de yerli üretim denilince akla gelen markalardan biridir. Kurucusu Firuz Kanatlı, 1962’de Eskişehir’de küçük bir bisküvi atölyesiyle işe başlamış, yıllar içinde markayı bir gıda devine dönüştürmüştür. Ancak internet çağında bir markanın milliyetini sorgulamak, artık sadece “sahibi kim?” sorusuyla sınırlı değil; sermaye akışı, ortaklık yapısı, üretim zinciri ve tedarik ilişkileri gibi daha karmaşık unsurları içeriyor.

---

Gerçekler Ne Diyor? Eti’nin Sahiplik Yapısı

Öncelikle en temel veriyle başlayalım: Eti Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş., Türk sermayeli bir şirkettir. Tüm ortaklık payları Kanatlı ailesine aittir ve merkezi Eskişehir’dedir. Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ve MERSİS kayıtlarında herhangi bir yabancı sermaye ortaklığı bulunmamaktadır.

Peki söylentiler nereden çıkıyor?

Bazı forumlarda ve sosyal medya paylaşımlarında, Eti’nin yurt dışı yatırımcılarla “dolaylı” bağlantılar kurduğu, özellikle bazı tedarik zincirlerinde İsrail merkezli şirketlerle iş yaptığı iddia ediliyor. Ancak yapılan ticaret, mülkiyet anlamına gelmez.

Bu noktada ekonomik okuryazarlığın önemi devreye giriyor: Küresel ekonomide birçok Türk firması, farklı ülkelerdeki şirketlerle malzeme veya teknoloji alışverişi yapıyor. Bu, “İsrail malı” demek değildir; küresel tedarik ağının doğal sonucudur.

---

Gıda Sektöründe Küresel Entegrasyon: “Milli” Kavramı Ne Kadar Gerçekçi?

21. yüzyıl ekonomisinde “tamamen yerli” kavramı artık tartışmalı.

Bir ürünün hammaddesi Brezilya’dan, teknolojisi Almanya’dan, pazarlama stratejisi ABD’den gelebiliyor.

Bu durumda Eti gibi şirketlerin küresel tedarik zincirlerine dahil olması, rekabet gücünü korumak için kaçınılmaz.

Yine de Eti’nin üretim, Ar-Ge ve lojistik merkezlerinin Türkiye sınırları içinde olması, onu hâlâ yerli üretim kategorisinde tutar.

Ancak gelecekte bu sınır bulanıklaşabilir. Çünkü gıda teknolojilerinde yapay zekâ, sürdürülebilir tarım ve enerji verimliliği gibi alanlarda yabancı ortaklıklar kaçınılmaz hale geliyor.

Bu, sadece Eti için değil, Ülker, Şölen ve Torku gibi diğer Türk markaları için de geçerli bir dönüşüm sürecidir.

---

Spekülasyonun Sosyolojisi: Neden “İsrail Malı” Etiketine Bu Kadar Duyarlıyız?

Bu tartışmanın kökleri sadece ekonomiyle değil, siyasi ve duygusal algılarla da ilgili.

İsrail, Ortadoğu’daki politik gerilimlerin merkezinde olduğu için, birçok tüketici “İsrail bağlantılı” markalara karşı etik bir mesafe koymak istiyor.

Ancak bu tutum, zaman zaman yanlış bilgiyle birleştiğinde marka itibarı üzerinde büyük etki yaratabiliyor.

Birçok kişi sosyal medyada “boykot listesi” paylaşıyor, ama bu listelerdeki firmaların çoğunun İsrail’le doğrudan bağı yok.

Oxford Üniversitesi’nin 2022’de yayımladığı bir çalışmaya göre, “boykot çağrılarının %64’ü doğrulanmamış iddialara dayanıyor.”

Yani duygusal refleksler, ekonomik gerçeklerin önüne geçebiliyor.

Bu da bizi şu soruya getiriyor:

> Etik tüketici olmak için duygularımıza mı, veriye mi güvenmeliyiz?

---

Geleceğe Dair Öngörüler: Eti ve Gıda Sektörünün Yönü

Şimdi biraz ileriye bakalım. Eti, 2020’den itibaren dijitalleşme, enerji verimliliği ve sürdürülebilir üretim alanlarına büyük yatırımlar yaptı.

Şirketin “Yeşil Fabrika” projesi, karbon ayak izini azaltmayı hedefliyor.

Dünya genelinde sürdürülebilir üretime geçmeyen markaların önümüzdeki 10 yıl içinde rekabet dışı kalma riski olduğu düşünülürse, Eti’nin bu yatırımları stratejik bir avantaj yaratabilir.

Bu noktada erkeklerin stratejik öngörüsü ve kadınların sosyal etkileri gözeten yaklaşımı bir araya geliyor:

- Erkek yatırımcılar, Eti’nin sürdürülebilirlik hamlelerini risk azaltma ve maliyet yönetimi olarak görürken,

- Kadın tüketiciler genellikle bu değişimi toplumsal sorumluluk ve çevre bilinci açısından değerlendiriyor.

Bu iki bakışın birleşimi, markanın gelecekte nasıl algılanacağını belirleyecek. Çünkü artık “iyi marka” sadece kaliteli ürün değil, değer üreten marka anlamına geliyor.

---

Küresel Gelişmeler ve Olası Senaryolar

1. Uluslararası Ortaklık Senaryosu:

2030’a kadar Türk gıda markalarının yabancı yatırımcılarla ortaklık kurma olasılığı yüksek. Bu, Eti’nin de sermaye yapısında kısmi değişikliklere yol açabilir.

Ancak bu durum “İsrail malı” anlamına gelmez; sermayenin uluslararasılaşması, küresel pazarın gereği olacaktır.

2. Sürdürülebilirlik Odaklı Dönüşüm:

Eti’nin yenilenebilir enerjiyle üretim yapan ilk büyük Türk gıda markası olma hedefi, onu Orta Doğu ve Avrupa pazarında farklı bir yere taşıyabilir.

3. Tüketici Algısında Dönüşüm:

Yeni kuşak (özellikle Z nesli) milliyet yerine etik değerleri önceliklendiriyor.

Bu nedenle gelecekte “İsrail malı mı?” sorusu, yerini “çevreye zarar veriyor mu?” veya “işçilerini adil mi ödüyor?” sorularına bırakacak.

---

Eleştirel Değerlendirme: Bilgi Kirliliği ve Gerçek Güven

Eti’nin İsrail bağlantısı olduğuna dair hiçbir resmi kanıt yok. Ancak sosyal medyanın bilgi üretim hızına karşılık doğrulama süreci yavaş işliyor.

Bu nedenle, bilgi çağında en büyük rezervimiz eleştirel düşünme becerisi olmalı.

Tüketici olarak tepkimizi ortaya koymak elbette hakkımız; fakat bu tepkinin doğru bilgiye dayanması, etik sorumluluğumuzdur.

Peki sizce gelecekte markaların milliyetini sorgulamak mı, yoksa değerlerini ölçmek mi daha önemli olacak?

---

Sonuç: Yerli mi, Evrensel mi?

Eti, kökleriyle Türk, vizyonuyla evrensel bir markadır.

Geleceğin dünyasında markaların değeri, pasaportlarından çok ilkelerinden okunacak.

Belki bir gün “İsrail malı mı?” gibi sorular yerine şunu soracağız:

> “Bu marka gezegene, insana ve geleceğe ne katkı sağlıyor?”

O zaman tartışmalar, milliyetin ötesine geçip bilginin, bilincin ve etik duruşun zeminine oturacak — ve belki de asıl o zaman gerçekten “yerli” olmanın anlamını bulacağız.
 
Üst