Can
New member
“Gelmezlik mi Gelmezlik mi?” Bir Kavramın İzinde Forum Analizi
Selam forum ahalisi,
Bugün biraz dilimizin, biraz da kültürümüzün içinde dolaşan bir konuya daldım: “gelmezlik mi gelmezlik mi?” Yani birine verilen sözü tutmamak, buluşmaya ya da davete gitmemek, kısacası “gelmeme” hâlinin farklı isimlendirmesi. Eminim ki hepiniz hayatınızda en az bir kez “gelmezlik etti” ya da “gelmezlik yapma” cümlesini duymuşsunuzdur. Kimimiz bunu şaka yollu kullanır, kimimiz hafif bir sitemle. Ama işin aslı, bu ifade hem tarihsel hem toplumsal bağlamda düşündüğümüzde oldukça ilginç şeyler söylüyor.
---
Tarihsel Köken: Sözün Ağırlığı ve Gelmemenin Kültürel Anlamı
Türk kültüründe söz vermek büyük bir mesele olmuştur. Eski dönemlerde yazılı anlaşmalar yokken, insanların güven ilişkisi söze dayanırdı. “Söz namustur” anlayışı tam da buradan doğar.
- “Gelmezlik” kelimesi Anadolu ağızlarında özellikle köy yaşamında yaygındır. Biri söz verip de gelmediğinde, bu sadece bireysel bir durum değil, topluluk için de hayal kırıklığı demekti.
- Osmanlı döneminde dahi “gelmezlik etmek” ifadesi günlük yazışmalarda ve mektuplarda görülür. Burada mesele yalnızca fiziksel yokluk değil, verilen değerin eksikliği olarak algılanır.
Yani tarihsel bağlamda “gelmezlik”, sadece bir yere gitmemek değil; güven kırılması, toplumsal bağların zedelenmesi demekti.
---
Günümüzde Gelmezlik: Söz Tutmamak mı, Zaman Yönetimi mi?
Modern şehir yaşamında “gelmezlik” kavramı biraz daha farklılaşıyor.
- Yoğunluk ve Bahaneler: İnsanlar işten, trafikten, teknolojik bağımlılıktan dolayı randevularını iptal edebiliyor. Eskiden bu davranış ciddi bir “ayıp” sayılırken, bugün “program çakıştı” bahanesi normalleşmiş durumda.
- Dijitalleşme Etkisi: WhatsApp’ta “gelmeyeceğim” yazmak çok kolay. Eskiden yüz yüze söylenen bu cümle, şimdilerde bir emojiyle geçiştirilebiliyor.
- Toplumsal Algı: Özellikle büyük şehirlerde insanlar “gelmezlik” durumuna daha toleranslı yaklaşsa da, küçük yerlerde hâlâ ciddi bir sosyal kusur sayılabiliyor.
---
Erkek Bakış Açısı: Stratejik ve Sonuç Odaklı Yaklaşım
Erkekler genelde konuyu daha sonuç odaklı değerlendiriyor:
- Zaman Yönetimi: Erkekler için gelmezlik, kaybedilen vakit ve stratejik planların aksaması anlamına geliyor. “Bir saat bekledim, işim yarım kaldı” diyerek olaya daha matematiksel bakabiliyorlar.
- Çözüm Arayışı: Erkek bakışı, “buluşmalarda onay kodu olsun, gelmeyecekse önceden haber versin” gibi pratik çözümler üretmeye meyilli.
- Sonuç Odaklılık: Duygusal kırgınlıktan ziyade, “gelecek misin gelmeyecek misin?” sorusuna net bir yanıt arıyorlar.
---
Kadın Bakış Açısı: Empati ve İlişki Merkezli Değerlendirme
Kadınların konuya yaklaşımı daha çok ilişki dinamikleri üzerinden şekilleniyor:
- Duygusal Yansıma: Gelmezlik, kadınların gözünde çoğu zaman “önemsenmeme” hissini tetikliyor. Yani sadece fiziksel bir yokluk değil, duygusal bir ihmal olarak algılanıyor.
- Empati Boyutu: Aynı zamanda kadınlar “acaba bir şey mi oldu, bir sıkıntısı mı var?” diyerek daha empatik bir tavır sergileyebiliyor.
- Topluluk Odaklılık: Kadınların ilişkilerde topluluk uyumuna daha fazla önem vermesi, gelmezliğin aile veya arkadaş çevresinde daha ciddi bir mesele hâline gelmesine yol açıyor.
---
Gelecekte Gelmezlik: Dijital Toplumda Yeni Anlamlar
Gelecek toplumlarında “gelmezlik” kavramının da evrileceğini söylemek yanlış olmaz.
- Sanal Buluşmalar: Artık pek çok buluşma Zoom, Teams gibi platformlarda oluyor. “Gelmezlik” burada “bağlantıya girmemek” ya da “kamera açmamak” şeklinde kendini gösteriyor.
- Yapay Zekâ ve Planlama: Belki gelecekte asistanlarımız randevularımızı yönetecek, “gelmezlik” yapmamız zorlaşacak. Ama yine de, samimiyetin olmadığı bir buluşma, bir başka tür “gelmezlik” sayılabilir.
- Toplumsal Dönüşüm: Zaman içinde bireysellik arttıkça, gelmezlik daha az “ayıp” görülebilir. Ancak küçük topluluklarda geleneksel anlayış sürmeye devam edecek.
---
Gelmezliğin Diğer Alanlarla Bağlantısı
- İş Hayatı: İş görüşmesine gitmemek ya da toplantıya katılmamak profesyonel anlamda büyük bir güven kaybına yol açıyor.
- Aile İlişkileri: Aile içi buluşmalara katılmamak, “bağlara değer vermemek” şeklinde algılanabiliyor.
- Arkadaş Çevresi: Arkadaş gruplarında sık sık “gelmezlik yapan” kişi zamanla grubun dışında kalabiliyor.
---
Tartışmaya Açık Sorular
- Sizce gelmezlik günümüzde hâlâ büyük bir kusur mu, yoksa hayatın doğal bir parçası mı?
- Erkeklerin sonuç odaklı bakışı mı yoksa kadınların empatik yaklaşımı mı daha sağlıklı?
- Dijital çağda gelmezliğin yeni bir tanımı ortaya çıkacak mı?
---
Sonuç: Bir Kültürün Aynası Olarak Gelmezlik
“Gelmezlik” kelimesi, dilimizde küçük gibi görünen ama aslında büyük sosyal anlamlar taşıyan bir kavram. Tarihsel olarak sözün ağırlığını, günümüzde zamanın değerini, gelecekte ise dijital ilişkilerin kırılganlığını anlatıyor. Erkeklerin stratejik ve sonuç odaklı bakışları ile kadınların empatik ve ilişki odaklı yaklaşımları birleştiğinde ise bu konunun sadece bireysel değil, toplumsal bir mesele olduğunu görüyoruz.
Peki forum arkadaşlar, sizin deneyimleriniz ne yönde?
- Hiç size “gelmezlik” yapıldı mı, siz nasıl hissettiniz?
- Sizce gelecekte bu kavram tamamen kaybolur mu, yoksa daha da mı güçlenir?
Selam forum ahalisi,
Bugün biraz dilimizin, biraz da kültürümüzün içinde dolaşan bir konuya daldım: “gelmezlik mi gelmezlik mi?” Yani birine verilen sözü tutmamak, buluşmaya ya da davete gitmemek, kısacası “gelmeme” hâlinin farklı isimlendirmesi. Eminim ki hepiniz hayatınızda en az bir kez “gelmezlik etti” ya da “gelmezlik yapma” cümlesini duymuşsunuzdur. Kimimiz bunu şaka yollu kullanır, kimimiz hafif bir sitemle. Ama işin aslı, bu ifade hem tarihsel hem toplumsal bağlamda düşündüğümüzde oldukça ilginç şeyler söylüyor.
---
Tarihsel Köken: Sözün Ağırlığı ve Gelmemenin Kültürel Anlamı
Türk kültüründe söz vermek büyük bir mesele olmuştur. Eski dönemlerde yazılı anlaşmalar yokken, insanların güven ilişkisi söze dayanırdı. “Söz namustur” anlayışı tam da buradan doğar.
- “Gelmezlik” kelimesi Anadolu ağızlarında özellikle köy yaşamında yaygındır. Biri söz verip de gelmediğinde, bu sadece bireysel bir durum değil, topluluk için de hayal kırıklığı demekti.
- Osmanlı döneminde dahi “gelmezlik etmek” ifadesi günlük yazışmalarda ve mektuplarda görülür. Burada mesele yalnızca fiziksel yokluk değil, verilen değerin eksikliği olarak algılanır.
Yani tarihsel bağlamda “gelmezlik”, sadece bir yere gitmemek değil; güven kırılması, toplumsal bağların zedelenmesi demekti.
---
Günümüzde Gelmezlik: Söz Tutmamak mı, Zaman Yönetimi mi?
Modern şehir yaşamında “gelmezlik” kavramı biraz daha farklılaşıyor.
- Yoğunluk ve Bahaneler: İnsanlar işten, trafikten, teknolojik bağımlılıktan dolayı randevularını iptal edebiliyor. Eskiden bu davranış ciddi bir “ayıp” sayılırken, bugün “program çakıştı” bahanesi normalleşmiş durumda.
- Dijitalleşme Etkisi: WhatsApp’ta “gelmeyeceğim” yazmak çok kolay. Eskiden yüz yüze söylenen bu cümle, şimdilerde bir emojiyle geçiştirilebiliyor.
- Toplumsal Algı: Özellikle büyük şehirlerde insanlar “gelmezlik” durumuna daha toleranslı yaklaşsa da, küçük yerlerde hâlâ ciddi bir sosyal kusur sayılabiliyor.
---
Erkek Bakış Açısı: Stratejik ve Sonuç Odaklı Yaklaşım
Erkekler genelde konuyu daha sonuç odaklı değerlendiriyor:
- Zaman Yönetimi: Erkekler için gelmezlik, kaybedilen vakit ve stratejik planların aksaması anlamına geliyor. “Bir saat bekledim, işim yarım kaldı” diyerek olaya daha matematiksel bakabiliyorlar.
- Çözüm Arayışı: Erkek bakışı, “buluşmalarda onay kodu olsun, gelmeyecekse önceden haber versin” gibi pratik çözümler üretmeye meyilli.
- Sonuç Odaklılık: Duygusal kırgınlıktan ziyade, “gelecek misin gelmeyecek misin?” sorusuna net bir yanıt arıyorlar.
---
Kadın Bakış Açısı: Empati ve İlişki Merkezli Değerlendirme
Kadınların konuya yaklaşımı daha çok ilişki dinamikleri üzerinden şekilleniyor:
- Duygusal Yansıma: Gelmezlik, kadınların gözünde çoğu zaman “önemsenmeme” hissini tetikliyor. Yani sadece fiziksel bir yokluk değil, duygusal bir ihmal olarak algılanıyor.
- Empati Boyutu: Aynı zamanda kadınlar “acaba bir şey mi oldu, bir sıkıntısı mı var?” diyerek daha empatik bir tavır sergileyebiliyor.
- Topluluk Odaklılık: Kadınların ilişkilerde topluluk uyumuna daha fazla önem vermesi, gelmezliğin aile veya arkadaş çevresinde daha ciddi bir mesele hâline gelmesine yol açıyor.
---
Gelecekte Gelmezlik: Dijital Toplumda Yeni Anlamlar
Gelecek toplumlarında “gelmezlik” kavramının da evrileceğini söylemek yanlış olmaz.
- Sanal Buluşmalar: Artık pek çok buluşma Zoom, Teams gibi platformlarda oluyor. “Gelmezlik” burada “bağlantıya girmemek” ya da “kamera açmamak” şeklinde kendini gösteriyor.
- Yapay Zekâ ve Planlama: Belki gelecekte asistanlarımız randevularımızı yönetecek, “gelmezlik” yapmamız zorlaşacak. Ama yine de, samimiyetin olmadığı bir buluşma, bir başka tür “gelmezlik” sayılabilir.
- Toplumsal Dönüşüm: Zaman içinde bireysellik arttıkça, gelmezlik daha az “ayıp” görülebilir. Ancak küçük topluluklarda geleneksel anlayış sürmeye devam edecek.
---
Gelmezliğin Diğer Alanlarla Bağlantısı
- İş Hayatı: İş görüşmesine gitmemek ya da toplantıya katılmamak profesyonel anlamda büyük bir güven kaybına yol açıyor.
- Aile İlişkileri: Aile içi buluşmalara katılmamak, “bağlara değer vermemek” şeklinde algılanabiliyor.
- Arkadaş Çevresi: Arkadaş gruplarında sık sık “gelmezlik yapan” kişi zamanla grubun dışında kalabiliyor.
---
Tartışmaya Açık Sorular
- Sizce gelmezlik günümüzde hâlâ büyük bir kusur mu, yoksa hayatın doğal bir parçası mı?
- Erkeklerin sonuç odaklı bakışı mı yoksa kadınların empatik yaklaşımı mı daha sağlıklı?
- Dijital çağda gelmezliğin yeni bir tanımı ortaya çıkacak mı?
---
Sonuç: Bir Kültürün Aynası Olarak Gelmezlik
“Gelmezlik” kelimesi, dilimizde küçük gibi görünen ama aslında büyük sosyal anlamlar taşıyan bir kavram. Tarihsel olarak sözün ağırlığını, günümüzde zamanın değerini, gelecekte ise dijital ilişkilerin kırılganlığını anlatıyor. Erkeklerin stratejik ve sonuç odaklı bakışları ile kadınların empatik ve ilişki odaklı yaklaşımları birleştiğinde ise bu konunun sadece bireysel değil, toplumsal bir mesele olduğunu görüyoruz.
Peki forum arkadaşlar, sizin deneyimleriniz ne yönde?
- Hiç size “gelmezlik” yapıldı mı, siz nasıl hissettiniz?
- Sizce gelecekte bu kavram tamamen kaybolur mu, yoksa daha da mı güçlenir?